27 Aralık 2012 Perşembe

Ege Demir'in Menüsünden



Oğlum dün balık çorbası içti, bugün de etli kuru fasülye yedi:) Maşallah diyeyim ikisini de severek tüketiyor, zaten sebze ağırlıklıdansa et ağırlıklı yiyecekleri daha çok seviyor, hiç bana çekmemiş:)

Benim annem doğma büyüme Ege'li bir hatun, hani Ege'nin otları, sebze yemekleri meşhurdur ya, annem tam tersi, Urfa'da, Adana'da yaşasa daha mulu olurmuş, gelsin kebaplar, gitsin dürümler:) İçine et/kıyma girmemiş yemeği yemek için pek kasmaz kendini, ben pişirdiysem ve menüde sadece zeytin yağlı bir yemek varsa kahvaltı tarzında yer:) Şu an yemek pişireceğimiz zaman kim elini çabuk tutarsa o girip kendi usulünde pişiriyor yemeği, hızlı olan kazanıyor yani, çoğu zamanda ben:) Ama işe başladığımda misafir pozisyonuna düşeceğim için umduğumu değil, bulduğumu yiyeceğim sanırım:)

Neyse konumuz bebek yemekleri ve ilk tarifimiz balık çorbası;

Malzemeler:
  • 1çinekop
  • Yarım mor havuç
  • 1 yahnilik soğan
  • 1-2 dilim patates
  • 2-3 dilim kereviz (Kereviz balık çorbasına çok yakışıyor:))
  • 1 tatlı kaşığı zeytinyağ
Balığı didikleyip, kılçıklarını temizleyip bir miktar suya (1-1.5 bardak) koyuyoruz. Aynı tencerede üstte onun buharında pişmek üzere doğranmış sebzelerimizi ekliyoruz. Kapağı kapatıp kaynamaya bırakıyoruz, kaynadıktan sonra altını kısarak pişiriyoruz. Daha sonra balığın suyunu kılçık kalmış olma ihtimali için süzgeçten geçirip tenzereye boşaltıyoruz. Üzerine pişmiş sebzelerimizi ve bir kere daha didikleyip kılçık kalmadığına emin olduğumuz balığımızı ekliyoruz. İster blendardan geçirerek, ister çatalla ezerek bebeğimizin ağzına uygun hale getiriyoruz. Zeytinyağ ile tatlandırıp miniklere sunuyoruz:)

Bugünkü menümüz olan etli kuru fasülyemiz;


Malzemeler:
  • 1 avuç kuru fasülye
  • 1 ceviz büyüklüğünde kuzu eti (Varsa ilikli kemik de ekliyoruz)
  • Yarım mor havuç
  • 1 yahnilik soğan
  • 2 küçük dilim bal kabağı
  • 1 tatlı kaşığı zeytinyağ
Geceden fasülyeyi ıslatıyoruz, pişirmeden önce kabuklarını çıkarıyoruz. Eti ve kemiği suya, fasülye ve sebzeleri buhar kısmına koyuyoruz. Piştikten sonra kemiği çıkarıp diğer malzemeleri et suyunda eziyor yada blendardan geçiriyoruz. Zeytinyağ ekleyip tabağımıza alıyoruz. Etli krufasülyemiz hazır, afiyet olsun:)

Bugün önce Ege Demir'i yedirdim, fasülyeden bir miktar arttı, yemedi. Sonra o mama sandalyesinde otururken kendim yemek yemeye başladım. Sanki saatlerdir yememiş gibi bir hale büründü, kalan fasülyesinden vermeye başladım, bir yedi bir yedi:) Bir kendim alıyorum yemeğimden "ımmm nefismiş, çok güzelmiş" diyorum, bir ona veriyorum kendi yemeğinden. Hatta kendi sıram gelince bana kızıyor, niye sen yiyorsun beni beslesene diye:))


26 Aralık 2012 Çarşamba

Çekiliş Sonucu

Nihayet çekilişimin sonuna geldik, merakla bu son kısmı bekliyordum:) Düşündüğümden daha zormuş onu belirtmeliyim, çekiliş blogları, birden fazla yorum bırakanlar, bloglarına erişemediklerim ve tabiki benim acemiliğim.. Neyse sonuçta amaç daha fazla kişi tanımak, birilerine minik hediyelerimi vermekti ve bu amacıma ulaştım.

Ve sonuca gelinceeeee, çekiliş sayesinde tanıma fırsatı bulduğum kişilerden biri sevgili Güzin çekilişimin talihlisi oldu:) Kendisini kutluyorum:)

Katılan, katılmasa da blogunda duyurma inceliği gösteren, kısaca heyecanıma ortak olan herkese çok çok teşekkür ediyorum.

Sevgiler:)

25 Aralık 2012 Salı

Çifte Mim:)

Sevgili Sema beni mimlemiş, bu min en sevdiğim ve en fazla keyif alarak cevapladığım mim oldu:) Kendisine çok teşekkürler ve öpücükler:) 

1.MİM : Blog Listemde Görmek İstediklerim ve İstemediklerim

İstediklerim: Doğal, samimi, içten ve iyi niyetli kişiler.. Yapmacıklıktan uzak, iyi niyet güdülerek, samimi bir dille yazılmış yazıları okumaktan çok keyif alıyorum. Sadece çocuklarla ilgili yazılmış postlar değil, yemek, hobi, elişi, gezi, makyaj gibi çok farklı konularda blogları okuyorum.

Bugüne kadar blog dünyasından öğrendiğim sayısız bilgi var, blogumu sadece hayatımda olanları aktardığım bir günlük gibi görmüyorum, blogum sayesinde tanıdığım insanlardan öğrendiklerim paha biçilemez. Gerçek arkadaşım olarak gördüğüm ve blog dışında da yürütmek istediğim arkadaşlıklar edindim. O yüzden doğalık, içtenlik ve iyi niyet olmazsa olmazlarımdan..

İstemediklerim: Kötü niyet, küfür, argo tabirler, alaycı tavırlar istemediklerim arasında, bunlar bizzden uzak dursun.

2.MİM : Yeni Yıl Dileklerimiz
2013 senden açıkça şunları istiyorum;
  • Kendime, aileme, sevdiklerime ve tüm ihtiyacı olanlara sağlık ve sıhat,
  • Mutluluk ve huzur  duygusunu maksimum hissetmeyi,
  • Hayırlı evlat yetiştirebilmeyi,
  • İyi niyetli ve hayırlı insanlarla karşılaşmayı,
  • Vicdanımın sesinin her zaman gür çıkmasını,
  • Hayırlara vesile olmayı ve doğru insanlara hayır yapabilme fırsatı bulmayı,
  • Kaza, bela ve musibetlerin uzak durmasını,
  • Annelik konusunda kendimi yetersiz görmemeyi,
  • İşe başladığımda oğlumla bize kalacak vakitleri en kaliteli şekilde değerlendirebilmeyi,
  • Herkesin sigarayı kendiliğinden bırakmak istemesini ve bunu başarabilmesini,
  • İşyerinde sıfıra çok yakın stres,
  • Bu kış daha az boğaz enfeksiyonu yaşamayı,
  • Kalabalıklaşan çekirdek ailemle ilk yaz tatilimizi yaşamayı istiyorum:)

Bu mimi,  Zeynep'e (Zeynep'in Bebeğiyle Yolculuk), Güzin'e (Aramızda Bebek Var), Kerime'ye (Minik Cadı Ela)  ve isteyen herkese gönderiyorum:)


Çekilişimin Sonuna Geldik Sayılır:)

Çekilişim için bugün son gün.. Bu gece 12'ye kadar gelen yorumları dikkate alıp yarın kazananı açıklayacağım. Çok heyecanlandım, bu kısmı ne zamandır bekliyorum:) Katılmak isterseniz böyle buyrun :)

22 Aralık 2012 Cumartesi

Dün

Dün yani 21 Aralık annemin doğum günüydü. Kendisi çölyak hastası olduğundan hazır çoğu şeyi yiyemiyor. Çölyak buğday, arpa, çavdar ve yulaf gibi tahılların içinde bulunan glutene karşı ömür boyu süren bir alerji. Yani bizim yediğimiz ekmek, kek, börek, makarna, bulgur pilavı ve daha birsürüsünü yiyemiyor. Azıcık tatmakla, bir tabak yemek arasında fark olmadığından bunları hiç ağzına götürmemesi gerekiyor. İlk teşhis konulduğunda çok fazla glutensiz ürün üreten yerli firma yoktu, o yüzden fiyatlar çok uçuktu. Şimdilerde büyük marketlerde Sinangil, Yuva gibi markaların glutensiz ürünleri bulunuyor ama sürekli lazım olan ekmeği Halk ekmekten sağlıyoruz, İstanbul’da un da bulunyor, İzmir’deki Halk ekmeklerde sadece ekmek alınabiliyor.
Neyse gelelim doğum gününe, çölyak olunca dışarıdan hazır pasta gibi bir durum olmuyor. Evde de pasta için yeterli un yoktu, ben de altta şerbetli keki, üstünde muhalebisi olan bir tatlı yaptım. Eskilerden bir tarif olduğundan, kaynağını bilmiyorum.

İncirli, Cevizli, Muhallebili, Glutensiz Tatlı
Kek için
5-6 adet kuru incir
1 su bardağı ceviz
1 su bardağı şeker
1 su bardağı un
3 yumurta
1 paket kabartma tozu
Şerbet için
1-1,5 su bardağı su
1 yemek kaşığı nescafe
1/3 su bardağı şeker
Krema için
4 yemek kaşığı un
1 litre süt
4 yemek kaşığı şeker
1 yemek kaşığı tereyağı
1 poşet krem-şanti
İncirleri ılık suda 15 dk.bekletip küçük küçük doğruyoruz, cevizleri iri olacak şekilde kırıyoruz. Tüm malzemeleri karıştırıp yağlanmış borcama döküyoruz, önceden ısıtılmış 180 derecelik fırında üzeri kızarana kadar pişiriyoruz. Piştikten sonra biraz dinlendirip hala sıcakken şerbetini döküyoruz. Muhallebi için tereyağ ve kremşanti dışındakileri ekleyip karıştırıyoruz, kaynamaya başladığında tereyağ ekliyoruz, ocaktan aldıktan sonra krem şantiyi döküp çırpıyoruz. Şerbeti dökülmüş ve soğumuş kekin üzerine ılık muhallebiyi döküyoruz. Afiyet olsun. (Resim çekemedim, makinanın şarjı yoktu)
Ayrıca dün sevgili Seda’dan hediyelerim geldi. Bloğunun 10. izleyicisi olmam sebebiyle tatlı Neva’nın tatlı annesi bana hediyeler yollamışJ Kendisine çok çok teşekkür ediyorum, hepsini ayrı ayrı beğendimJ  Bana ve oğluma erken yeni yıl hediyesi olduJ


19 Aralık 2012 Çarşamba

Bebeklere Karışık Sebze Çorbası

İlk ek gıdaya geçtiğimiz günleri hatırlıyorum, bilgisizlik yüzünden o kadar tedirgindim ki.. Doktorun verdiği ek gıda kağıdını resmen sular seller gibi ezberlemiştim. Aklımda birsürü soru işareti.. Halbuki ne kadar basit ve keyifliymiş. Ama o dönemler yatak istirahati yapmak zorunda olduğumdan, oğlumun yiyeceklerini ben hazırlayıp, yediremiyordum, doğal olarak keyif kısmından haberim yoktu. Zaten mutfak işlerini oldum olası seven ben şimdi ona yemesi için birşey hazırlarken o kadar keyif alıyorum ki, resmen benim için bir hobi oldu diyebilirim.  

Şu an Ege Demir, et, balık, tavuk, kuru bakliyat, sebze, meyve olarak çoğu yiyecekten yiyebiliyor. Genellikle hazırladığım yiyecekleri günlük yapmaya çalışıyorum ama elim malzeme konusunda pek bir bol, oğlum yokken de 2 kişi için az yapacağım deyip kocaman tencereyle yemek yapma gafletinde bulunur, sonra da atılmasın günah diye günlerce aynı yemekleri yerdik. Neyse ki bu sefer kendimi frenleyip oğlum için en fazla 2 günlük hazırlıyorum:)

Kendimiz için haşlama birşey hazırlarken, buharda haşlarım, daha fazla vitamin açısından suda haşlama yöntemini pek kullanmam. Buradan alışkanlıkla oğlumun yemeklerini de genelde buharda haşlayarak pişiriyorum. Aslında çorbalarda haşlama suyu da kullanıldığında vitamin açısından bir kayıp olmaz ama hem alışkanlık, hem de açık ara daha çabuk pişiyor.

Ege Demir'in favorilerinden Karışık Sebze Çorbası (Türlü de diyebiliriz:))


Malzemeler:
Yarım havuç (Ben mor soğan ve mor havucu tercih ediyorum ama bugün ikisi de yoktu)
1/4 soğan (Yahnilik soğan daha iyi oluyor, geriye yarım soğan kalmıyor)
1/4 kabak
1 avuç doğranmış pırasa
1-2 çiçek karnıbahar
1-2 çiçek brokoli
3-4 dilim kereviz
5-6 dilim balkabağı
1-2 dilim patates (ben kabızlık durumuna göre kullanıyorum, bugün fazla koymuşum)
1 yaprak ıspanak
Ceviz büyüklüğünde kuzu eti
1 tatlı kaşığı ince bulgur
1 tatlı kaşığı zeytinyağ

Tencereye eti koyup suda pişirirken, üstte onun buharında da sebzeleri pişiriyoruz, altını kapatmadan 5dk önce ince bulguru sebzelerin üzerine serpiyoruz, ıspanağı da çabuk piştiği için bu aşamada ekliyoruz. Daha sonra et suyu içine sebzeleri alıp, pütürlü olacak şekilde bebeğin yiyebilmesine göre ister çatalla ezip, ister blender dan geçiriyoruz, son aşamada zeytin yağı ekleyip afiyetle yediriyoruz:)

18 Aralık 2012 Salı

Mim

Sevgili Deeptone ve Sema mimlemiş beni. Kendilerine çok teşekkür ediyorum ama sorular oldukça zormuş:)

1. Mantığın mı yoksa duyguların mı ön plandadır?

Bu duruma göre değişir aslında, ama çoğu zaman duygularım ve mantığım paraleldir, paralel olmadığı durumlarda da sanırım bana yön veren duygularımdır.

2.İnsanlar niye mutlu değiller?Niye gözlerinin önündeki mutlulukları görmüyor ve şükretmesini bilmiyorlar?

İnsanlar gözlerinin önündeki mutlulukları görmez çünkü hep daha fazlasını ister. Büyük bir hırsa kapılmış gider. Hep daha fazlası hep daha fazlası derken ellerindeki azın kıymetini bilmez. Ne zamanki bir acı, bir kayıp yada sorun yaşasa niye bu benim başıma geldi der yine isyan eder, ders çıkarmaz. 
Lisede sevdiğim bir öğretmenden dinlemiştim; İnsanlar doğmuş sağlıklarıyla, hanelerine 1 yazılmış, okula gitmiş, diploma almış, hanedeki 1'in yanına 0 yazılmış, işe girmiş, yanına bir 0 daha eklenmiş, terfi etmiş, ev almış, araba almış, hep artan şekilde  0'lar eklenmiş. 10000000000..0 ne zaman ki sağlık gitmiş, elde kalmış 0! O yüzden sağlığımız yerindeyse mutlu olmak için çook kocaman sebebe sahibiz demektir:)

3.Çok para harcayıp keşke almasaydım ya da harcamasaydım dediğin birşey var mı?

Geçen yıl bir arkadaşımın düğününde giymek üzere pahalı bir elbise almış ve pişman olmuştum. Aldıktan sonra çok daha uygun fiyata daha fazla beğendiğim elbiseler oldu ama kendime ceza olarak almadım. Üstelik aldığıım elbiseyle de düğünde hiç rahat edemedim. Müstehak bana:)

4.Haklı olduğun bir konuda hakkını savunur musun yoksa susmak adalet mi dersin?

Genelde savunurum ama bu karşımdakinin tavrına göre de değişir. Eğer karşımda olgun bir insan varsa haklı olduğunu anlatmak çok kolay ama buna değmeyecek biriyse zaten anlamaz. Özellikle tvde gördüğüm bas bas bağıran insanlardan hiç hoşlanmam.

5.Tok gözlü müsün yoksa herşeyim olsun diyenlerden misin?

Tok gözlüyüm ama bazen insanın minik hırslar yapması, kendine hedefler koyması da güzel. Ama hırslar büyüdükçe şükretmeyi unutmamalı insan.

Ben de Zeynep(Bebeğimle Büyüyorum) ve Seda(Annesinin Masal Perisi) yı mimliyorum:)



16 Aralık 2012 Pazar

Bir AVM Ziyareti



Sevgili blog (günlük gibi oldu di mi:))  dün uzuuuuuuun uzuuuuuuun zaman sonra ilk kez bir AVMye gittim, üstelik bunun bir de özelliği vardı kiiiiiii o da uzuuuuuuuun zaman sonra koltuk değneği kullanmadan ilk dışarı çıkışım olması:)

Malumunuz aylarca kiraladığımız hastane yatağında sırt üstü yatarak kalça kırığımı kaynatmış, kalçamdaki kemik iliği ödemlerimi de iyileşme sürecine sokmayı başarmıştım (Çok şükür, bin şükür Allah'ıma!) Yaklaşık 2 ay önce sürekli yatmaktan kurtulup koltuk değnekleri ile evde minik minik yürüyordum. Önce bir koltuk değneğini attım, açıkçası bu kolay oldu, ne de olsa diğeri hala bendeydi.. Amma velakin diğer değneği atmanın hiç bu kadar zor olacağını düşünmemiştim..

Anladım ki ben yeniliklere kolay adapte olan biri değilim, mevcut durumlara çok bağlıyım. Mesela İstanbul'a temelli gelirken, otobüste İzmir'den Balıkesir'e kadar durup durup ağlamışlığım, taşınırken bıraktığımız evin duvarlarını neredeyse öpmüşlüğüm var:) Koltuk değneklerini de ilk başta hiç istemedim, kim ister ki.. Ama neticede kötü gün dostları, nasıl sileyim bir anda onca yaşanmışlığı:p

Şaka bir yana, tek koltuk değneğini bırakmak cidden zor oldu, resmen korktum..Ya aynı sıkıntıları tekrar yaşarsam, ya ağrım sızım olursa, bir süre daha mı kullansam diye eşime vızıldanıp durdum, en son verdiği cesaretle dün değneksiz çıkmayı başardım:) 2 hafta sonra işe döneceğim ve koltuk değnekleri ile dönmeyi normal olarak hiç ama hiç istemiyorum, bırakın işi, evden onlarla hastane için çıkmayı bile sevmiyordum. Yazın bizim sitenin bahçesi çok kalabalık oluyor, yürürken herkesin bakışlarını üzerimde hissediyorum. Çok şükür ki kalıcı bir rahatsızlığım yok, kullandım bitti, ya ömür boyu onlarla yaşayacak olanlar ne yapsın, ne var ki bakıyorsunuz, sinir şeyler..

Gelelim dışarı çıkış sebebimeeee..2 hafta sonra işe başlayacağım, bir dolap giysiden üzerime olan sınırlı sayıda giysi var:) Doğuma kadar 14 kilo aldım, doğumdan 10 gün sonra tartıldığımda 10 kilo vermişim. Zaten uzun boylu olduğumdan bu zaman kadar ince olan yapımla, zayıf bir görüntüm vardı, kısacası kalan  o 4 kilo hoşuma gitmişti. Gitmişti gitmesine ama rahatsızlığım yüzünden yatmak farz olunca ve emzirdiğim için yememden de kısmayınca şu anki görüntü hoşuma gitmiyorrrrr:) Ama biliyorum ki işe başlayınca stres, zihinsel ve fiziksel yorgunlukla kilo vereceğim ama verene kadar giyecek kıyafet yoktu, neyse ki dünden sonra artık var:) Eskiden üzerime cuk oturan kıyafet bulmak daha zordu, şimdi kilo alınca kolaylaşmış, ben de birsürü şey aldım. Ama eve gelince farkettim ki bir poşet eksik:( İçinde de aldığım en pahalı pantalonla, çok beğendiğim gömlek, ühüüüüüü. Üstelik onları eşimin kartıyla değil kendi kartımla almıştım, bir kez daha ühüüüüüü, neden hep böyle şeyler iyi insanların başına gelir?!! :)  (Bir Burhan Altıntop cümlesi:))

(Farkındayım resimle konunun alakası yok, lütfen yüzüme vurmayınız:p Vuracak olursanız dün hava güneşliydi diye çeviririm bilesiniz:))



14 Aralık 2012 Cuma

Renkli Rüyalar:)

Geçen gün Moriçe'nin rüyasında blog arkadaşlarından birini görmesine gülen ben 2 gecedir üstüste blog alemiyle takılıyorum:)

Önceki gece durununannesi Nurşah ve Duru İzmir'e bize gelmişler (İzmir'de yaşıyoruz sanırım:)), biz balkonda Duru'yla o kadar çok oynuyoruz ki, Nurşah'a ayıp olacak diye endişelenip, ablama oyunumuz bitene kadar onunla ilgilenebilir misin, ben birazdan geliyorum diyorum. Duru'yla oynamak keyifliydi:)

Dün gece de rüyamda Tubanne'nin İsviçre'den dadısı gelmiş, Manisa'da (Bu sefer de Manisa'da yaşıyoruz:)) tarihi bir otel varmış onu gezdirmiş, bana da oteli anlatıyor, ben de çok merak edip görmek istiyorum, sonra da beraber otele bakmaya gidiyoruz:) Ama işin komik tarafı Tuba'nın elinde bir ip, ipin ucunda da bir top var, ipi çekiyor, topun peşinden de emekleyerek oğlu Ege geliyor:))

Bir gece İzmir'deyim, diğer gece Manisa'da, sanırım Ege'yi özlemişim:) Bu arada benim oğlum rüyamda neredeydi ki? :)


12 Aralık 2012 Çarşamba

Hediyelerim Geldiiii

Zeynep'in bu güzel hediyeleşme etkinliğine katılmıştım ya hani, iyi ki de katılmışım çok çok şeker bir arkadaş daha edindim:) Sevimli Eller blogunun sahibesi Ayşegül.. Kendisi 10 parmağında 10 marifet olan bir hatun, dekupaj mı ararsınız, geri dönüşümle yapılmış süsler mi hepsi mevcut:) Çok samimi ve içten, hemen kanım ısındı:) Bir de gönlü çok geniş, bana gönderdiği hediyelere bir bakın:)


Kocaman bir paket geldi


Paketin içinden inanılmaz güzel deri kapaklı bir kutu çıktı:)


Kutunun içi hediye dolu:)


Tüllerin içinden ne çıkacak acaba:)


Bana çok güzel ve orjinal patik ve oğluma da ciciler:)


Rengini, örgüsünü çok beğendiğim kısa kollu hırka hemen oğlumun üzerinde yerini aldı:)

Kendisine çok çok teşekkür ediyorum, hepsine ayrı ayrı bayıldım. İnşallah benim paketim de en kısa zamanda yerine ulaşacak. Ayrıca Zeynep'e de teşekkürü borç bilirim böyle güzel bir etkinlik hazırladığı için, daha nicelerini yap olur mu:)


11 Aralık 2012 Salı

Çokoprensim 8 Aylık:)

Benim minik bebeğim 8 aylık olmuşşş. Bu ay dönümü yazılarıma inanamıyorum, ne kadar hızlı geçiyor şu zaman..

6. ayında emeklemeye ve koltuklara tutunup kalkmaya başlayan Ege Demir şu an bunlar konusunda usta, ilk başlarda ayağa kaktığında geri oturma konusunda sıkıntılarımız oluyordu, şu an narince poposunu yere bırakıyor:) Bunlara ek olarak bir de koltuğa tutunup koltuk boyunca yan yan yürüyor:)

Bu ayın en önemli özelliği bilinçlenmesi oldu, bunu çok net farkediyorum. Önceki aylara göre söylediklerimi çok daha fazla anlıyor. Örneğin onunla oturmuş yerde oynarken, mutfağa gideceğim dediğimde birden boynuma atlayıp gelmek istiyor ben oturtmaya çalıştıkça boynuma dolanıyor, en son gülmekten kalkamıyorum ikimiz de kalıyoruz:)Yada kapı çaldığında kapıya gideceğimi bildiğinden birden kucağıma atlıyor, kapıya birlikte gidiyoruz:) Diğer odaya giderken almadıysam onu, arkamdan emekliyor, işim bitince geri dönerken, o da u dönüşü yapıp tekrar salona geliyor:) (Tabii bu dediklerim gün içinde babası işteyken, akşamsa babasının kucağında yada bacaklarının dibinde olduğundan kendisiyle pek görüşemiyoruz:))

Bir de koltuğa çıkıp kuşlara bakmak için perdeleri açmamı istiyor. Kuşlar nerede dediğimde direkt kafasını kaldırıp pencereye bakıyor. Bir de eliyle çok şirin gel hareketi yapıyor. "Gel babası geeel geeel", "Gelin kuşlar gelin geliiiiiin" şeklinde:)



Bilgisayara aşırı düşkün, ama öyle böyle değil. Aynı odada laptop kullanamıyorum, gördüğü an elinde ne varsa bırakıp sevinerek yanıma geliyor, önce seviniyor, sonra kucağıma almayınca ağlama efektleri yapıyor, hala kucağa alınmadıysa ve bilgisayara yetişemiyorsa gerçekten ağlıyor, yaşlarla hüngür hüngür. Şaka gibi:) Bazen çocuk kendi kendine oynarken, bilgisayar kullananlara çok özeniyorum:) Ama bunda sanırım benim payım çok, rahatsızlığım sırasında aylarca yatakta yatarken karnımın üzerinde laptop bütün gün öyle yatarken gördü, dediki annem bu kadar kullanıyorsa bu şey çok iyi birşeydir:) Bu mantıkla kitaba ve keçelere de düşkün bir oğlum olmasını bekliyorum:p (Şu an bunları yazabiliyorsam, bu uyuduğu içindir:))


Annemin dediği gibi bilgisayarlara çok düşkünümdür, bir gün ben de burada yazacağım, bizi izlemeye devam edin:)



Hasır Şapka'da Çekiliş Vaaar:)


Sevgili arkadaşım ve yakışıklı Bora'nın şeker mi şeker annesi Derya çekiliş düzenliyor ve bu çok cici hediyeleri veriyor. Katılmak için buradan buyrun:)

9 Aralık 2012 Pazar

Bir Vıcıkkk İlişki

Dün gece saat 4 civarı "ba-ba, ba-ba" sesleriyle uyandım, bu ne falan derken bir baktım ses Ege Demir'den geliyor. Bizimki rüyasında babasını sayıklıyor. Eşim ayılmış tabii zevkten dört köşe, ben homur homur vaziyetinde yastığa gömülüyorum. Sabah uyandım, rüya mıydı diye düşünürken, eşimin 32 dişini görmemle gerçek olduğunu anlıyorum:)

Babası eve geldiğinde herşeyi bırakıp kucağına atlamasına tamam dedim, sabahları aramıza yatırdığımızda babasına yüzünü, annesine poposunu dönmesi de kabulüm, çok anlaşılır anne derken bunu unutup baba baba diye ortalarda gezmesine de ses çıkarmadım.. Ama bu ne arkadaş, gece rüyada da baba sayıklanır mı ya?!! Sen daha 8 aylık bir veletsin, otur sütünü iç, hem kız da değilsin ki babacı olasın, cık cık:)

Sonra da sırıtarak "kıskanıyor musun?" sorularına maruz kalıyorum, hayır ne münasebet nesini kıskanayım bu vıcık vıcık ilişkinizin hayret birşey:p Ohh şişmiştim rahatladımm:))

5 Aralık 2012 Çarşamba

Ağzım Kulaklarımda:)

Az önce zil çaldı, kargo için kapıyı açtım, bu aralar birkaç farklı kargo beklediğim için şaşırmadım. Kargo çalışanı kutuyu verdi, imza attım, buraya kadar herşey beklediğim gibi, ta ki kutunun üzerinde gönderici kısmını görünceye kadar. Hızla kutuyu açmaya çalıştım, ben hızlandıkça engeller çıktı, resmen kutuyu parçaladım, bir de ne göreyim, canım sevgilim bana istediğim ahşap bibloları almış göndermişşşş:) Tamam daha önce bunları beğendiğimi defalarca ima etmiştim, baktım olmadı aleni ifade ettim, o da olmadı bana son zamanlarda neden hiç sürpriz yapmıyorsun diye serzenişte bulundum...
 
Şimdi sorabilirsiniz madem bu kadar istiyordun neden kendin almadın, evet evet sorun bunu, cevabım hazır:) Eğer ben alsaydım onları her gördüğümde "bana bunları almadın" diye sitem edecektim oysa şimdi gördüğümde ağzım kulaklarımda "bana bunları kocam sürpriz yapıp aldı" diyorum:)
 
 
Oğlum ve ben:p (Çok alçakgönüllüyümdür, dikkat edin arkamda kanatlarım var:))
 
 
 

2 Aralık 2012 Pazar

Bebe Bisküvimiz

Anne olmadan önce hazır bebek bisküvileriyle ilgili hiç bir yazı dikkatimi çekmemişti, sonradan algıda seçicilik midir nedir bu konuda bir sürü yazıyla karşılaşır oldum. Bunlardan birini Bebek Yapım Bakım Onarım bloğunda okudum. Anlatılan bu zararlardan sonra ben de oğluma evde kendim yapmak istedim, tarifim buradan;
 
 

Malzemeler:
 
  • 2 çay bardağı organik tam buğday unu (1 çay bardağı unu hamura zor yedirdim, o yüzden direkt koymadan yavaş yavaş eklemekte fayda var)
  • yarım çay bardağı organik irmik
  • 2 çay bardağı organik pirinç unu
  • 4 yemek kaşığı tuzsuz organik tereyağı
  • 1 yemek kaşığı yoğurt ve hamur kıvam alacak şekilde varsa yoğurtun suyu (Suyu yoktu, yoğurttan ekledim)
  •  Hamurun katı olması durumunda 2 yemek kaşığı meyve püresi (Çok katı oldu organik elma püresi ekledim)
  •  
    Un hariç diğer tüm malzemeleri yoğuruyoruz, en son unu yavaş yavaş ekliyoruz. Önceden ısıtılmış fırında 30dk kadar pişiriyoruz.
     
    Sonuç: Tatsız-tuzsuz birşey:) Bize göre pek lezzetli olduğu söylenemez, neyse ki bebişlerin henüz bundan haberi yok:)

    Kahvaltılarını karışım şeklinde vermediğimden kahvaltıda kullanmadım, muhallebisinde kullandım, bu sabah armut püresine koydum, çok sevdi. Eline verdiğimde de afiyetle yedi:)
     
    Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...