19 Temmuz 2013 Cuma

Temmuz'da İzmir

Son 5 yıldır İstanbul'da olduğumdan Ege'nin havasını suyunu unutmuşum resmen, aralarda ailemin yanına gidiyordum ama hiç biri Temmuz sıcağında, bir de Ramazanda olmuyordu. Nasıl bir hata yaptığımı geçen hafta İzmir'deyken farkettim. Ege Demir'in her yeri silme isilik oldu,  günde 2 kez banyo da işe yaramadı, kremler de. Sürekli bir terleme durumu, nefes almak bile çok zor. Uykular perişan, klima ancak yetiyor.  Bir de babası yanımızda olmadığında üzerime acayip düşen, sürekli beni elimden tutup gezdiren bir minik canavaryus:)

Ben evde sıcaktan bu kadar şikayet ederken, dışarıda üstelik güneş altında çalışmak zorunda olanları düşünüyorum.. kötü cidden kötü, Allah hepsinin yardımcısı olsun.

Ablamlar İstanbul'lu olmuşsun sen, hemen nasıl unuttun diyorlar, ama rahata çabuk alışılıyor işte, dönüşte resmen ferahladım. Açık konuşayım bunca zamandır İstanbul'la İzmir'i kıyasladığımda, gözümde açık ara İzmir öndeydi ama hava durumunda sınıfta kaldın İzmir:)

Musmutlu haftasonları herkese:)

Bir de son olarak az önce okuduğum ve yüzümü güldüren bir cümle: "Gevreğe gevrek denir, simit yüzme bilmeyenler içindir"

21 Haziran 2013 Cuma

...

Hayat kısa, ne zaman ne olacağı belli değil... İnsan bazen sonsuza dek yaşayacakmış gibi davranıyor.. Bazen çok saçma şeylere hırslanıp daha fazlasını istiyor, avuç içi kadar bebek kıyafetine markası bilmem neymiş diye dünyanın parasını ödeyebiliyor, bir başka yerde başka bir bebeğin üzerine giyecek bir kıyafeti bile yokken..  Gelir seviyesi arttıkça gider seviyesi de artıyor ama hep fani şeylere yönlendiriyor insanı, maneviyat azalıyor.. Ne yazık..
Yarının hep geleceğini düşünürüz ve hep iyi şekilde geleceğini düşünürüz, kötüsü hiç aklımızda yoktur. Yarın kötü bir şekle bürünüp gelirse de o zaman hemen dua ederiz, isteklerimizi sıralarız, iyi günde ne verdik de kötü günde ne isteriz hiç düşünmeyiz..

Bir tanıdığımın geçen Cuma vefat ettiği haberini aldım (Nur içinde yatsın), aslında bu yazıyı da o gün yazmıştım ama nedense yayınlamak istememiştim. Tanıdık dediğim birkaç kez karşılaştığım biri ama aylardır dualarıma, dileklerime giren, hayatta kalması için  Allah’a yalvardığım biri.. Ama ne yazık ki ömrü bu kadarmış. Geride henüz 2 yaşına girmemiş, olanlardan çok da haberi olmayan masum bir çocuk ile hayatta tutmak için tüm olanaklarını kullanan, gözü yaşlı bir eş bırakarak gencecik yaşta aramızdan ayrıldı.. Yazarken boğazımın düğüm düğüm olduğunu hissediyorum. İnsan kendini yerine koymadan yapamıyor, ya onun yerinde ben olsaydım, oğlum ne yapardı demekten kendimi alamıyorum..
Kanser teşhisi konduğundan beri mücadelesini izledim. Bu süre içinde kendimi, hayatımı çok sorguladım, hatalarımı, zaaflarımı gördüm, kendi adıma bazı kararlar da aldım. Ne kadar uygulanır uygulanamaz bilmiyorum ama en azından bugün için eksiklerimi biliyorum. Yarını da zaten hiç birimiz bilmiyoruz.. Ama çok uzun vadede planlar yapıp, bazı şeylere saplanıp kalmak yerine bugünü hakkını vere vere dolu dolu yaşamak,  çok özenip özenip, sonra da en ufak bir terslikte özendiğin gibi olmayınca mutsuzluğa yelken açmak yerine istemek, çaba sarfetmek ama bazı şeyleri de akışına bırakıp hayırlısı buymuş demek gerekiyor.. Maneviyatı güçlendirip, gerisine de gerektiğince abartmadan sahip olmak gerekiyor.. Bugün son günümüzmüş gibi yaşayıp kendimizi, sevdiklerimizi mutlu etmemiz gerekiyor..

31 Mayıs 2013 Cuma

Bir Dönemin Bittiği Yerdeyiz...

Ben anladım, bunun yoğunlukla alakası yok, bu daha derinden, daha içten gelen birşey... bunun adı tembellik, evet evet tembellik.. Benim bloğa ara vermeme sebep olan şey yoğunluktu, artık bu tempoya alıştım, ama geri gelemememin sebebi tembellik, tembelliği bir kenara bırakıp yazamıyorum. Oysa o kadar çok şey oluyor ki yazmak, anlatmak istediğim. Bir şekilde tembelliğim galip geliyor ve yazamıyorum, sonra da yazayım dediğim de olayların beni etkileyen tarafları geçmiş bitmiş oluyor, ortada bir kaç laf salatası kalıyor, olmuyor yani. Ama artık sıyrılacağım bu tembellikten, bloğuma daha sık yazacağım! (inşallah)

Neyse gelelim konumuza.. Sanırım emzirme sürecimiz sona erdi, bugün tam 1 haftadır oğlum emmiyor. Geçen hafta ağır bir hastalık atlattık, kaç gece üstüste acile taşındık, hele bir gece oğlumu belki emer mi diye kucağıma aldığımda her tarafı buz gibi olmuş titrerken buldum. Allah'tan üzerine daha kalın giydirip örtme gafletine bulunmamışım, çünkü ani ateş yükselmesi önce yaşanan bir durummuş, hemen acile gittik, ateşi 39u geçmiş, sabaha kadar acilde buz gibi bir odada kaldık, bunun sonucunda ateşi iyiydi fakat feci hastalandı ve o süreçte şifa diye süt vermeye çalışsam da almadı, zaten biberondan içmiyor, kaşıkla da içiremedim, anlayacağınız her türlü reddedildim:) İyileşince teklif ettiğimde gülümseyip kucağıma geldi ama emmek için değil, kafasını yaslamak için.

Doğumdan bu yana hiç bir zaman '2 yaşına kadar emzireceğim' yada 'asla devam sütü vermem' diyen bir anne olmadım. Emerse 2 yaşına kadar neden emzirmeyeyim yada sütüm yetmezse devam sütü neden vermeyeyim gibi hep açık kapı bırakmıştım. Çok şükür devam sütüne çok ihtiyaç olmadı. Şimdi sürecin sonundayız ya benim bu açık kapılar bu kadar da açık değilmiş anladım, ne vardı biraz daha emseydi diyorum. Sonra ablamın yeğenimi hiç emziremediğini hatırlıyorum, şimdi yeğenim sapasağlam taş gibi bir delikanlı:) Zaten bendeki hüznün sebebinin de sağlıkla alakası yok, o alacağını aldı sütümden. Ama insanoğlu işte hiç bir şekilde yaranılamaz, hep kaçırdığının, kaybettiğinin hüznünü duyar.. Oğlum büyümüş de ben bunu anlayamamışım sanırım.


15 Nisan 2013 Pazartesi

1 Yaş Partimiz:)

İlk doğum günü sanırım her anne için çok özel, hayaller, emekler ve sonunda büyük gün:) Bizim büyük günümüz de geçtiğimiz cumartesi oldu, geriye çok güzel anılar bırakarak. Hani derler ya ilk doğum gününden çocuk birşey anlamaz, anne kendisi için yapar diye, evet ne iyi yapmışım da onu doğurmuşum partisi bu:)

Yazmayalı çok oldu, çok şey birikti ama şu an en sıcağı, en önemlisi doğum günümüz:) Doğum günümüzde 4 bebek, 2 çocuk ve onların anne ve babaları vardı, cümbüş bir ortamdı yani:)

Temamız: baykuş (oğlumu da kendime benzettim, baykuş görünce sevinç gösterileri yapıyor:))
Rengimiz: Rengarenk

Süsleri photoshopta ben yaptım, ben yaptım derken internette hazır bulduklarımın renklerini değiştirerek yada içinde farklı resim olanları baykuşla değiştirerek, yazılar ekleyerek, vs. Çok basit gibi söyledim ama sıfıra yakın photoshop bilgisiyle bu işe başlamış biri olarak bence büyük iş başardım:) Ama biraz photoshop bilgisi olan biri için bence zor olmaz. Neyse fotoğraflara geçelim...


Şu ana kadar keçeden yaptığım baykuşların en büyüğü sokak kapımızı süsledi.


 Afişimizin puantiyeli zemini tubanne nin blogunda paylaştığı purple&purple kaynaklı resim. Üzerine fotoğraf, yazı ve diğer eklemeler benden.


Bannerın içinde başka yazı ve renkteki halini internette bulmuştum, renklerini değiştirip, içindeki yazıları sildim, birkaç da baykuş ekledim.


Zaman tüneli yaptıklarımın içinde ne beğendiğim oldu, içine oğlumun yüzü girdi diye mi artık bilemiyorum:) Yeni doğumdan 1 yaşa kadar olan resimleri kullandım, internette bulduğum puantiyeli zeminleri ozalitçide çıkartıp, kesip biçip, kurdelelerle tuttturdum, odasının duvarına asmayı planlıyorum.


Masamızın genel görüntüsü
Çilek ve kiviyi eritilmiş çikolata batırıp renkli kurdelelerle süslediğim çubuklara takmıştım. Bunları da turuncu ve yeşil renkli 2 kovaya koymuştum. Dondukları halde masaya gelemeden mutfakta fırın ve ocak yüzünden eriyip şapır şapır aktılar:(


Bunu da oğlumun odasına kapı süsü yapmayı planlıyorum, malum artık büyüdü kocaman 1 yaşında, bebeklik kapı süsü olmaz:p


Doğumundan yaşına kadar olan fotoğrafların olduğu çerçeveyi de masamıza koydum. (Arkadaki cupcakelere de dikkatinizi çekerim, üzerini şeker hamuruyla kapladım, çok uğraştım:))


Oğlumun yürümeye başladığını söylemiş miydim:) 1aydır yerde değiliz artık, bunun şerefine ayak poğaçalarımız. Bu hafta içi yapıp komşulara da dağıtmayı planlıyorum. Mavi ayak çerçeveleri aldım, içine de yürükenki fotoğraflarından bastırıp koydum, akrabalara anı olarak verilecek:)


Anı demişken, anı defterimiz de burada:)


Bir anı da, blogta tanıştığım ama arkadaşlığımın dışarıda da sürdüğü tubanne bloğunun sahibesi sevgili Tuba ve şepşeker oğlu Ege'den:) Ege Demir gerçekten hediyelerini çok sevdi. Baykuş mandallarımız da var ama onlar mutfak perdemizi süslüyor:)


Hediyelerimiz Ege Demir'in resminin bulunduğu magnet (http://www.tasarimbutigi.com/)


Pastamız Nesrin Tong yapımı. Hem görsellik hem de tat olarak çok beğenildi. Çarşaf gibi yazdığım her detayını belirttiğim pastayı tam aklımdaki gibi yaptığı için kendisine çook teşekkür ediyorum, beklediğimden daha güzel buldum:) Lezzeti konusunda da gerçekten tavsiye ediyorum, sitesine bakmak isterseniz http://pastatasarim.blogspot.com/


Avizedeki süs çift taraflı hoşgeldiniz yazısından oluşuyor, çevresine de tüy sardım.


Koltuğun üzerine teyzesinden hediye gelen üzerinde resmi olan minderi koydum:)


 Hatıra çerçevemizin kesimini eşim, süslemesini ben yaptım.


Ve de biiiiiiiiiz:)

9 Nisan 2013 Salı

Artık Bir Yaşımız Var:)

Dün gece 12 itibariyle bebekliği bitirdik, oğlumun artık bir yaşı var, benim de anneliğimin bir yıldönümüJ Sürekli saate bakıyorum geçen yıl bugün şu saatte şurada şöyle yapıyordum diye, an itibariyle henüz bebeğimle yüzyüze görüşememiştik. Annesi saat 12’deki doğum için sabah 5te uyanmış, şu saatlerde de bereketli yağmur altında fönlü saçıyla kuaförden dönüyorduJ Oğlum ise, birkaç saat sonra annesi, babası, anneannesi, teyzeleri ve Gülce ablasıyla beraber hastaneye gidecek,  çok istemelerine rağmen babasını da dışarıda bırakıp annesiyle beraber ameliyathaneye girecek, annesinin uzun araştırmalar sonrası anlaştığı fotoğrafçıyı, hastanenin anlaşmalı başka fotoğrafçısı olduğu için içeri almayı reddetmesi üzerine ortalığı yıkmasına şahit olacak, daha sonra da kendisini bir süre çıkaramadıkları için orada bulunan erkek doktorun kuvvetlice annesinin kaburgalarına bastırmasıyla ‘kaburgalarımı kıracaksınız!!!’ diye çığlıklarını dinleyip, saat 12:31’de dünyaya ve de tabiki ilk aşkı annesine merhaba diyecekJ İşte böyle dünyaya geliş, geçen aylar ve de bir yaş..
Bugün çok mutlu ve de gururluyum, kocamaaaaan 1 yaşında oğlum varJ Allah’ıma şükürler olsun bu duyguyu yaşattığı için, Allah nerede isteyen varsa yaşatsın, hayırlı, sağlıklı, sıhatli, uzun ömürler versin benim yavruma da diğer yavrulara da..
Daha önce bilmezdim ama anladığımı sanırdım, anlayamamışım meğer, insan bünyesinin yaşadığı en abartılı, en hararetli duygularmış annelik.. Kendinden daha çok başkasını düşünmekmiş, yemedim yedirdim, giymedim giydirdim lafını doğru çıkarmakmış gerçekten.. Başına birşey gelmesin diye içine sokmak isteyip, özgüveni olsun diye serbest bırakmakmışJ Ne yaparsa yapsın koruyamayacağını bilip Allah’a yalvarmak, emanet etmekmiş annelik.. Alkış yapmasıyla, tay tay durmasıyla, ilk adımlarıyla gururdan kabarmak, kusmuğa kakaya başka türlü bakmakmış.. Çok sevmekmiş, çok ama çok sevmekmiş, bambaşka bir duyguymuş annelik..
Bu duyguyu bana yaşattığın için, benim bebeğim olduğun için çok mutluyum, iyi ki doğdun, iyi ki geldin aramıza.. Seni çok seviyorum..

7 Şubat 2013 Perşembe

İyi Ki Doğdum Beeeeeeeeen:)



Yıllar yıllaaaar önce (net rakama girmek istemiyorum 30'dan sonra hepimiz 18'iz:)), karlı bir 7 Şubat günü sabah saat 10 civarı, 4.5 kg ağırlığında minik (!) bir bebek dünyaya gözlerini açmış...Annesi, babası bu minik bebeğin ismini Gül koymayı düşünürken, alt komşunun isteğiyle Tuğba konulmuş:) Gel zaman git zaman minik bebek büyümüş kocaman olmuş, evlenmiş, kendi bebeği olmuş, Çokoprensin annesi olmuş:) Dahası blog sahibi olmuş ve burada olmaktan çok mutluymuş... 

22 Ocak 2013 Salı

Günlerim

Bu aralar blogumu biraz ihmal ediyorum, farkındayım. İçinde bulunduğum tempoya alışsam da henüz bu tempoya blogu sokamadım:)

Her sabah 05:30'da kalkıp 06:30'da evden çıkıyorum. İşlere hızlı bir giriş yaptım, gün içinde farklı farklı konularla çok parçaya bölünüyorum. 18:00 mesai bitimi ama servislerin kalkış noktasına kadar taksi için çok kısa, yürümek için çok uzun bir mesafeyi yürüyerek katetmek zorunda  kaldığımdan iş yerinden biraz erken çıkıp, benden çok sonra çıkanların bile beni solladığı yolda, kordonda yürür edasıyla, karda/yağmurda/ılık havada farketmez tıngır mıngır yürüyorum. Bu mesafede yürüme beni aşırı zorluyor, nasıl devam edecek bilemiyorum. 18:40 18:45 oğlumun beni pencerede beklediği saat, köşeyi döner dönmez pencerede onu görüp, yorgunluğumu, ağrılarımı unutup sırıtarak ve abartılı el sallayarak apartmana kadar gidiyorum:) Asansörden ev kapısına kadar olan kısım biraz gürültülü, çığlıklar, gülücükler, kucağa atlamalar ne ararsanız var:) 

Ellerimi yıkamamı zor bekleyen minik canavaryusla emzirme aktivitemizi gerçekleştiriyoruz, sonra boğuşmaca, kovalamaca ve her fırsatta öpmece:) Canım annemin hazırladığı sofraya oturup bir güzel karnımızı doyuruyoruz. Bu noktadan sonra büyük bir rehavet, koltuğa gömülüp orada uyuma isteği ama sadece istek boyutunda:) Ege Demir'in ertesi gün yiyeceğini hazırlıyorum, ertesi gün giyeceklerimi çıkarıyorum, işyerinde mideye indireceğim meyve, süt vs.yi hazırlıyorum. Baba-oğul oynaşmalarına biraz katılıp, şiddetli sırt ve ayak ağrım yüzünden ayaklarımı minderlerle tepeye dikip sırt üstü uzanıyorum. Biraz dinlenme, birkaç oyun ve emzirme sonrası bebekyus bugünlük yeter diye karar verirse onun uykuya dalışına şahit oluyorum ve bunu izlerken de lütfen yarın da güne sabahın 3ünde 4ünde başlamayalım diye diliyorum. Bakalım kısmet..

Haftaiçi bu şekilde geçip giderken, haftasonu da son sürat geçiyor, zamanımın çoğunu Ege Demir'le geçiriyorum, bu esnada bol miktarda bebekli misafir ağırlıyoruz ve bundan çok zevk alıyorum. Çocuksuzken çocuklularla takılmak çok keyifli değildi itiraf ediyorum, şu anda da çocuksuz biriyle görüşeceğimizde çocuklu aileyle ettiğim kadar rahat edemiyorum. Kalan vakitlerde de doğumgünü planlarım için internette vakit geçirmek istiyorum. Bu hazırlık kısmına bayılıyorum. Pasta, süslemeler, misafirlere verilecek minik hediyeler konusu var. İstediklerimin büyük kısmı kafamda net, örneğin pastanın renginden üzerindeki figürlere, figürlerin pasta üzerindeki pozisyonuna kadar belirledim (Biraz detaycı mıyım neyim:)) Ama çok vakit ayıramıyorum, Ege Demir uyuyunca direkt ben de uyumak istiyorum:) Çümkü paşacım genelde 3-4 gibi güne başlayıp biz gittikten sonra uyumaktan hoşlanıyor:)

Durum bu blogcum, umarım ilerleyen günlerde seninle daha fazla ilgilenebilirim:)
Blog arkadaşlarım siz de unutmayın beni olur mu:)

Yonca Çekilişine Davet Ediyor


Yonca ve annesinin, 14 Şubat'ta bloglarının 1. yılının dolması şerefine düzenledikleri ve birbirinden şirin hediyeler verdikleri çekilişi için lütfen buradan buyrun:)

13 Ocak 2013 Pazar

Çokoprensim 9 Aylık!

Dün doktor kontrolümüz vardı. Boyumuz kilomuz gayet iyi, kan tahlili yapıldı ve demir ilacı 2 katına çıkarıldı. Bir süredir sütüm azaldığı ve Ege Demir de devam sütünü kesinlikle kabul etmediği için günlük gerekli süt miktarını tutturamazsak diye üzülüyordum. Ama kalsiyum miktarı üst sınırın üstünde çıktı, bu da sanırım benim kullandığım kalsiyum ilaçları sayesinde olmuş. Sıkıntı yok yani.

Bu evin reisi benim bakışıyla:)


Yatağını talan ederken


Kumandayı ele geçirmişken


Anneannesi için glutensiz poğaça yaparken


Anakucağına bebekler biner, benim oğlum bebek mi değil, binince de böyle biner:)


Şimşek'in üzerinde



Dün ilk kez tutturarak birşey aldırma olayı yaşadık. İlk arabam'ı almayı düşünüyorduk ama sonradan vazgeçmiştik, dün E-Bebek'e gittik, kapının yanına koymuşlar, resmen üzerine atladı, biraz denettik sonra kucağımıza alınca ortalığı yıktı, oradan uzaklaşalım dedik, olmadı. Ve sonuç; gördüğünüz gibi araba evimizde:)


7 Ocak 2013 Pazartesi

Paylaşalım, Küçük Kızımıza Yardım Edelim

Hepiniz profillerinizde paylaşın lütfen..

“Merhaba arkadaşlar ;

Öğretmen anne ve babanın kızı olan AYŞE İREM BAYINDIR 5 yaşındaki yeğenim geçen hafta Perşembe günü LÖSEMİ teşhisi konuldu şuanda kendisi ÜSTKAYNARCA/ PENDİK Marmara üniversitesi Eğitim Araştırma hastanesinde yatmakta  kemoterapi olduğu için her gün B rh (-) kan ihtiyacı duyulmaktadır.  Zor bulunan bir kan olduğu için ve her gün istedikleri için bulmakta çok zorluk çekmekteyiz. Sizlerden ricam bu maili olabildiğince çok kişiye ulaştırmak belki 1 kişi daha bulmamıza yardımcı olabilirsiniz. Kan grubu  yan kişiler lütfen şu numaralarda irtibata geçebilir.

BABASI Bilal Bayındır 0 505 357 72 41
DAYISI Erol Sarısoy 0 539 834 20 80”
 Alıntıdır.

2 Ocak 2013 Çarşamba

Bir Karışık Ruh Halindeyim

Bugün işe geri döndüm, bunun için hem mutluyum hem de üzgün...
Mutluyum çünkü hastane yatağında yatarken bazen yataktan hiç kalkamayacağımı bile düşünmüştüm. Çok şükür önce yatak gitti, sonra koltuk değnekleri, bugün de işe geri döndüm. Aylarca yatınca bende yüksek potansiyel enerji birikti sanki, birşeyler yapmak, birşeyler üretmek istiyorum. Yataktan kalkamamanın verdiği o çaresizlik duygusu, o işe yaramazlık duygusu insanın içini feci kemiriyor.. En ufak birşeyde bile başkasından yardım istiyorsun ya, bu en yakınların olsa bile insanı bazen üzmeye yetiyor.. O yüzden çok mutluyum bugünümü gördüğüm için, çok mutluyum işime geri döndüğüm için..
Ama üzgünüm de aynı zamanda, bebeğimi bırakıp geldim işe.. Tüm gün aklım onda, şu an saat sayıyorum eve gidip ona sarılacağım, öpeceğim anlar için. Hani anlatmıştım ya babaya çok düşkün diye, sanki çocuk hissetti gideceğimi, üzerime acayip düştü (doğru yolu buldu da diyebiliriz:p)  Bugün annemle konuşuyoruz, sesimi duydu, eliyle gel gel yapmaya başlamış:) Çok özledim çoook..
Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...